Pazartesi, Ekim 05, 2015

yaylalarda yaylarken...uzungöl, ayder, kavrun


tekrar tekrar gezer oldum.
fotoğrafların sayısını tahmin bile edemezsiniz,
otur içlerinden en çok şey anlatanları seç,
gezmekten daha yorucu.
gezinin sonuna yaklaşmaktayım. az kaldı ama en güzel yerler kaldı.

uzun gölü görünce çok üzüldüm,
tam bir kabustu. Arap turist istilasında garip bir yer olmuş,
sadece aşağıdaki bir kaç kare zamanın tanığı olsun.



çay bahçeleri Of da başlıyor. bütün Rize boyunca karşınıza çıkıyor.
dik yamaçlarda, çok zor, çok emek isteyen işler.
sadece uzaktan seyretmedik, durup tek tek yapraklara dokunduk.


Çamlıhemşin tabelasından tırmanmaya başladığınız da,
yolunuz Ayder e çıkıyor.
ama ne yol, yeşilin her tonu, derenin çağıltısı,
hem gözünüz, hem yüreğiniz doluyor.
aşağıdaki kare Ayder merkez.


pırıl pırıl tertemiz bir kamp alanında kaldık.
aile işletmesi, Meryem ananın titiz denetiminde.
''ıhlamurlar altında kamp''


yayla fotoğraflarında, 
görüntü saat başı değişmekte, sis geliyor, gidiyor,
güneş açıyor, her seferinde ışık farklı.
aşağıdaki kare sisin bastığı öğle saatlerinde,
kamp alanından.


yaylaların çiçekleri, kuşları,


dağları, bulutları, illa da yeşili,
yemyeşili


her köşeden, sağınızdan, solunuzdan,
çağıldayarak inen sular var.
Ayder'den yukarı Kaçkar dağlarının zirveye çıkış noktasına,
kavrun yaylasına çıktık.


kaçkarların gölgesinde,
serin mi serin kavrun yaylası.


ağustos ayında erimeyen karları ile kaçkar dağları.
ve yayla evleri.


en çok ilgimi çeken, bir buçuk metreden biraz fazla,yüksek,
çığ evleri oldu. evin içinde iki kat eğilip dolaşabiliyorsunuz.
kar dağlardan çığ olup yuvarlanmaya başladığında, 
evlere zara vermesin diye alçak yapılıyormuş.
İstiklal ile sohbet eden teyze ineciklerine nazar değdirebileceğimiz,
korkusu ile evi göstermek  istemedi, fakat bize rehberlik eden,
arkadaş ''hala ben kefulum da, ha bunlar bilduğun nazarcılardan değuldur.''
diye garanti verince, 80 yıllık ağaçlardan yapılmış bir göz odaya,
kuzine soba ve yatağına iki kat eğilerek kapı ucundan bakabildim.


2300 metre yükseklikte,
ipe asılı çamaşırların, sağ tarafı rüzgardan havalara uçarken,
sol tarafı hiç kımıldamadan duruyordu.


her evde, her kapalı alanda kuzine gördük, ve üzerinde demlenen çay.
bütün bu fotoğrafları tek başıma çekmedim.
yılda ve istiklal den oluşan ekip,
görüldüğü üzere hiç boş durmadı.


cin fikirli, zeki insanlar diyarından,
yazacak, anlatacak o kadar çok şey var ki.
mutlaka yolunuzu Karadeniz'e düşürün.


bitmesine az kaldı,
ama bitene kadar devam edecek.

17 yorum:

  1. bayıldım yaa, hem de az dişlenmişinden, bayandan :)) o binbir yeşil mest etmişken, gülmeye tutuluverdim, harikalar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elif bizde her gördüğümüz de CK güldük.

      Sil
  2. Oyyy moon sabah sabah gözlüm gönlüm açıldı...Özenmedim değil...o kuzine üzerindeki çayı yeşilliklerin içinde mis gibi içmesi varya.....oy oyyyyyy....:) Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Fotoğraflardan huzur taşıyor, bir de bol oksijen! Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Melis Teşekkürler, zaman ayırdığın için.

      Sil
  4. Tatlım nası imrendim sana bilemezsin❤️
    Zor bi dönem yaşıyorum umarım çok uzamaz
    Öpüyorum çok sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tez vakitte kolaya girsin hayatına dair herşey. sevgiler.

      Sil
  5. off off içim gitti sahiden bu defa çok imrendim!
    keyfinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sebuş bende fotoğrafları düzenlerken pek içlendim...

      Sil
  6. Toprağım memleketim hoş kokar her yeri :)

    YanıtlaSil
  7. Harika bir gezi olmuş ve fotoğraflarında çok güzel 😊 👍 🌹 🍀 💐 ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şükran hanım, çok teşekkür ederim.

      Sil
  8. Ooooo, yarama parmak bastınız! Ben de defalarca yazdım: Çok sevdiğim Trabzon'u her gelişimde biraz daha -kötü anlamda- değişmiş buluyorum. Öyle ki, bir geldiğimde kumsalların yok olduğunu görüyorum, bir başka sefer geldiğimde dalgaların çarptığı kıyılardan artık arabaların geçtiğini görüyorum, bir başkasında da "sahil" yürüyüş yolunun birdenbire denizden metrelerce içeride kaldığını görüyorum... Deniz acımasızca dolduruluyor ve ben her geldiğimde iş makineleri, kamyonlar, toz duman hala mesaide oluyor. Denizi doldurmanın sonu gelmeyecek sanırım; ta ki Trabzon artık bir Karadeniz değil, İç Anadolu şehri haline gelene kadar! (Ama mesela, komşu şehirler olan Giresun ve Ordu için bunları söyleyemeyiz. Hatta Ordu'nun sahiline, kumsalına, upuzun doğal plajlarına ben çok özeniyorum. Ordu'dan geçerken sanki Karadeniz'de değil de Ege'deymiş gibi hissettiğim bile oluyor. Trabzon'daysa yakında deniz diye bir şey kalmayacak, üzülüyorum...)

    Türkiye, Arap turistlerin gözdesi. Bu turistler, son birkaç yıldır Trabzon'u da keşfetmiş durumda. Keşfetmekle kalsalar iyi, şehrin altını üstüne getirdiler. Kendi sıcak bölgelerinden sonra Trabzon'un yaylaları, dağları onlara serin cennetler gibi geliyor. Gelin görün ki, Trabzon'da önümüz, arkamız, sağımız, solumuz Arap oldu! Araplar her yerde! Restoranlarda, kafelerde, otellerde, mağazalarda, alış veriş merkezlerinde, ormanlarda, yaylalarda... İşte, Trabzon Havaalanı'ndaki (ve şehrin diğer pek çok yerindeki) bu ilan/billboard tamamen Araplara yönelik hazırlanmış bir ev ilanı... Araplar, villa tipindeki evlere günlük 2 bin lira verebiliyor. Dudak uçuklatıcı, değil mi? Bakın aylık değil, günlük bu fiyatlar! Evlerini onlara kiraya verenlerse aslında hem memnun hem de değil. "Evet, para onlarda, ama pislik de onlarda! Geride bıraktıkları çer çöp yüzünden evimizi tanıyamıyoruz! İçeriye tiksinerek giriyoruz!" diyerek yakınıyorlar. Kalabalık Arap ailelerinin kiraladıkları evin dekorasyonunu, şeklini değiştirdiği, mobilyaları kafalarına göre kaldırdıkları da oluyormuş. Araplar yalnızca evlere kiracı olmakla kalmıyor, aynı zamanda Trabzon'un gözde semtlerinden ev, yayla ve ormanlardan da arsa alıyor, turistik yerlerdeki işletmelere ortak oluyorlar. Dediğim gibi, bu durumdan memnun olan da var, memnun olmayan da...

    Blogda da yazdığım bir konu bu... :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıma kattığın bu açıklayıcı bilgilerin için teşekkürler.

      Sil
  9. Son derece net, anlatmissin, cok çok teşekkürler. Icim acidi cennetin talan edilmesine.

    YanıtlaSil