Cumartesi, Kasım 30, 2013

hepsi birgün de...

şimdi sırayla yazıyorum;
hava sanki dün soğuk olmamışcasına ısınıvermişti, sabah yürüyüşüm çarşıya doğru oldu.
deniz bir göl kadar dingin ve pırıl pırıldı.
eğer saat 12' ye kadar rüzgar çıkmaz ise bugün kesin yüzülür dedim.
sonra kıyıda, sıraya dizilenleri farkettim.


çok heyecanlı bir köpek, sakince dizilmiş üç kedi...
çok geçmedi, motor sesi duyuldu ve tekne kıyıya doğru yanaştı. 
bekleyenler hemen tekneye atladı,
en çok sevinen köpecik oldu, ona aldırmayan kediler de, tekneye atladılar.
saati bilen müşteriler de dizildi. bir tek ben meraklı kadrosundan araya karıştım. 
izin alıp fotoğraf çektim ve bu balığın adı ne? aa bu nasıl bir balık? 
türünden sorular sormayı da ihmal etmedim...
kırmızı çizgili balıkların 'kaya balığı'' olduğunu öğrendim.

hemen eve gelip, 
kahvaltı yapmak ve sonrası kahve içme işlerini de acelece yaptım.
 ve saat tam 12' i olduğunda 
hemen istikameti yedi kat plajı olarak belirleyip, yola koyuldum. 
kasım ayının otuzuncu günü, yüzdüm...

  
yüzme sonrası, ne yaptım ? malum cumartesi günleri pazarımız var...
pazar filesine girenler, günün  en özeli, dağ çileği ve çıntar oldu.
çıntar bir mantar türü, kasım sonu tam zamanı...

böyle bakınca karelere, renkler muhteşem gözüktü gözüme,
hayat aslın da çok renkli ...
yüzme günlüğüme not : bugün yüzdüm. 30- kasım- 2013

Cuma, Kasım 29, 2013

kapı kapı gezmeli...

kapılara, pencerelere pek bir meraklıyımdır.
gezip, gördüğüm her yerden, kapı kliklerim pek boldur.
ara sıra fotoğraf arşivimi temizlemek isterim.
bakıp bakıp silmeye kıyamam. yine bir arşiv kontrol çalışması içinde karşıma çıktı karelerim.
her kapı bir başka öyküye açılır.
kapı, kapı gezmeli...

Çarşamba, Kasım 27, 2013

yeşil domateslere ne oldu ?

mutfaktan sevgilerle,
tam dört farklı lezzete dönüştü, yeşil domatesler
bir kavanoz turşu oldu, una yumurtaya bulanıp kızarmış yeşil domates oldu.
zeytin yağlı yeşil domates yemeği için soyduğum kabukların birazını ince ince doğardım,
biraz da kırmızı biber doğradım, süt yumurta, karabiber, tuz 
ve biraz parmesan peynir ile,karışıp omlet oldu.

yeşil domates yemeği:
malzemeler: 4-5 adet orta boy yeşil domates,1 adet orta boy kırmızı domates, 1 büyük soğan, 1 adet yeşil biber, 1 adet kırmızı biber, 1 küçük havuç, 1 yemek kaşığı pirinç, bir tutam tuz, bir kesme şeker, kıyılmış taze dereotu ve nane.
yapılışı: soğanları yarım ay şeklin de doğrayın, havucu dilimleyin,her ikisini tencere de kavurun, domateslerin kabuklarını soyun, soğanların üstüne küçük doğradığınız yeşil ve kırmızı biberleri ilave edip kavurun, küp doğranmış kırmızı domatesi koyun bir karıştırın, dörde bölünmüş yeşil domatesleri tencere ye koyup, pirinç, tuz ve şekeri ekleyin, kısık ateşte kendi saldığı su ile pişirin. servis tabağına alıp, dereotu ve taze nane ile süsleyin. afiyet olsun. 

Salı, Kasım 26, 2013

buluta manzara kaçmış

sabah uyandım gökyüzü g r i,
ama yağış yok, fırsat bu fırsattır yürüyüşe,
fotoğraf makinesi de tabii benimle...
 ne çok bulut gelmiş, parçalı bulutlu, bulutlu parçalısın dan.
 bu bulutlar gelmişler, gelmesine de; 
fotoğrafları bilgisayara yükleyince  birde ne görsem,
bulutların arasına manzara kaçmış...
bence durum bu ...siz ne düşünürsünüz bilemem.

Pazartesi, Kasım 25, 2013

çiçek, böcek

dışarı da fırtına, yağmur, gri, gri bulutlar, uğuldayan rüzgar,
herşey var. ama soğuk yok... kapı, pencere açık.
bir kaç gün önce facebook sayfam da bu harika görünüşlü ve mis kokulu çiçeği paylaşmıştım.
adı ne acaba diye ? Işıl Demir' e teşekkür ediyorum,  çiçek hakkın da bilgilendirdi.
meleklerin borazanı, borazan çiçeği  yada burgmansia deniyormuş.


Işıl bu çiçeğin zehirli olabileceğini de yazmış.
bu konu da dikkatli olacak yani uzaktan seveceğim...


arıcık zehir  konusun da bilgili mi ? onu bilemedim.

çiçek çiçek diyorum ama aslın da bir ağaç, salkım salkım çiçekleri olan...
yağmur, rüzgar yağa dursun...gri havaya inat, renkli bir sayfa oldu...

Pazar, Kasım 24, 2013

bu sabah ...

kıyısından, kıyısından yürüdüğüm deniz işte karşınız da...
sabah yürüyüşlerin de farklı farklı güzergahlar dan yürürüm demiştim, 
denizin kıyısından, kıyısından yolum budur.
biraz tepe çıkarım, biraz düz ama hep yanımda deniz. 
parçalı bulutlu olan kare karşı komşu simi adası,
 tepesi bulutlu dağ emecik köyünün dağı,
ve burgaz mevkii ,
eski knidos limanı son kalıntılarının arasın da uzanan kumsal.
gün gri, hava parçalı, bulutlu ama ılık...
artık yüzdüğüm değil yüzmediğim günleri sayıyorum...

Cumartesi, Kasım 23, 2013

açık adres

evet açık adres veriyorum, 
eski datça da bu sokakların birin de bulabilirsiniz beni
eğer eski datça da karşılaşırsak, 
orhan babanın kahvede narpız çayı içiyor yada taş sokaklar da 
fotoğraf çekiyor olurum.


eğer datça içinde isem
 bu sokaklar gibi ,dünya şairlerinden  birisinin ismi olan 
bir sokaktan denize doğru iniyor yada 
çarşıya, pazara, bir çay bahçesine gidiyor olabilirim.


ya da;
Pablo Neruda, Garcia Lorca, Nazım Hikmet, Halil Cibran, Yannis Ritsos....
diye devam eden sokaklardan birin de...

Perşembe, Kasım 21, 2013

bildiklerim ...

sabah güneş açar gibi oldu , sonra kara bulutlar gelir gibi oldu,
sonra yine güneş , sonra kara olmayan bulutlar,
bahçe de, kahvaltı masasın da, bir damla koluma, bir damla saçıma derken 
mesudiye de yağmur var diye aradı arkadaşım. 
burada güneş açtı. aaaa ben denize gidiyorum deyip,tam  havlu mu, mayo mu, elime alacakken
belediye anonsunu duydum ''bugün ve yarın şiddetli yağış'' 
ama ben yüzmek istiyorum derken, karşı site de oturan  ve yağmur fırtına vız gelir diyen, ingiliz komşu hanım
havlusu, terliği önümden selam verip geçti. ben o heyecanla  havlu ya sarıldım lakin oğul içerden ''anne'' diye seslenince mesajı aldım. hasta olursan karışmam tonlamasıydı.
bir an boşluk hissettim. sonra bir kahve alıp oğulla karşılıklı içerken, nedense aile büyüklerimizden, onların ben çocukken yaptığı yemeklerden konuşmak istedi oğlum...
ve ben mutfağın yolunu tuttum.

 yukarıda ki fotoğraf ta gördünüz yemeğin adı - kaçamak - göçmen aileler de çok bilinir.
benim ailem ( babaannem ve dedem ) cumhuriyetin ilk yılların da 
Bulgaristan'ın Filibe  şehrinden göç etmişler. babam altı aylık bebekmiş geldiklerin de.
kaçamak mısır ununun kaynayan su ile muhallebi kıvamına gelmesinden meydana gelir. 
lezzeti veren, erimiş tereyağ, pul biber ve ufalanmış tulum peyniridir.
 halalarım ve kuzenlerim geldiğin de özel istek üzerine babaannem  - kaçamak - pişirirdi. 
 büyük bir tepsiye döker, tam göbeğine pekmez, diğer yerlere yağ ve biber koyardı.
kenarlardan yemeye başlanır, tuzlu bitince tatlısı da yenir derdi. 
Balkanların yoksul ve soğuk kışların da hem ekmek, hem yemek olurmuş...
farkettim ki; lezzetine lezzet katan kalabalık aile sofralarımızmış.


bir diğer, hatırama vesile olan ise limonlu paluze, bu da annem den, 
ananem ve annem rumeli göçmeni Yunanistan - gümülcine şimdiki adı ile komotini, 
annem 16 yaşında gelmiş, 1960'ların başın da, reçel sevdam oralardan mirastır.
çocukken ne zaman tatlı istesek, hemen paluze hazırdır. 
 ya mevsim meyvelerinden yada evde çokça ve çeşitce bol olan
 reçellerimizin sulandırılması ile hazırlanan, vişneli mi desem, kayısılı mı, erikli mi, 
portakallı, limonlu mu...
datça da limon bolluğu zamanı olunca ben de limon yaptım...
limon, nişasta, şeker ve su yetti.

oğulla birlikte hem zamana yolculuk yaptık, hem de yağmurlu havaya lezzet kattık.
yani ben bugün de yüzemedim...21 kasım aslın da yüzerdim .

Çarşamba, Kasım 20, 2013

eserlerim...

mutfak ta geçirilecek zamana sahip olmak, benim için kentteki yaşamım da bir lükstü.
modern hayatın zor koşullarında işten eve gelmek, neredeyse uyku zamanıydı.
bu nedenle, emeklilik ve datça da yaşamak 
bu lükse sahip olmak demek.
sebze, meyve taze, ee zaman da var...
işte eserlerim - domates sosu; 
domateslerin rendelenip, tencere de kaynatılıp, 
kavanozlara doldurulmasıyla oluşmuştur.

  
ikinci eserim - pesto sos;
fesleğen,  parmesan peyniri, tüm kabuklarından ayrılmış badem 
( orjinal dolmalık fıstıkdır, tabii ki; ben datça' da badem ile yaptım )
sarımsak ve  zeytinyağının ahenkle karıştırılmasından oluşmuştur.
peynir miktarın da biraz abartı olduğu fotoğraftan da gözükmektedir.


üçüncü eserime gelince tamamen özgün bir çalışmadır.
bu eserde kullanılan malzemeler; 
yeşil domates - soğan - yeşil ve kırmızı biber- şeker - elma sirkesi
kişniş tohumu - hardal tohumu  
tüm malzemelerin, doğranma, karıştırma ve pişirme aşamalarının 
sonucun da meydana gelmiştir.

  
dördüncü  eser ''guakamole'' olarak bilinen sostur.
yani avokado sosu; 
avokado, limon, sarımsak ve zeytinyağının lezzete dönüşmesidir.

  
son eserimin konusu bir kafkas lezzeti oldu. 
bildiğiniz üzere , ellerimle ilk ve son kez yaptığım biber salçası
domates salçası - ceviz - sarımsak - zeytinyağı ve baharatlar 
gayet samimi olup, birbirlerine karışınca bu harikulade tablo ortaya çıktı.


inanılır gibi değil çok güzel olmuşlar der ''moon''
20 kasım - yüzebilirdim ama yüzmedim - yüzenler oldu.

Salı, Kasım 19, 2013

anemonlar açmış

 sabah yürüyüşlerini sürekli aynı güzergahta yapmayı sevmiyorum, 
çok şanslıyım ki; datça da bu mümkün, bu sabah denizin kıyısından kıyısından yürüdüm, 
burgaz denilen ve eski knidos yerleşiminin olduğu bölgeyi seçtim,
 aslında seçtim demeyeyim, genel de o an karar veririm, 
merdivenli koyun olduğu tepelere gelince, bir de ne görsem anemonlar açmış.
aslın da daha erken açmaları için ama doğa sürpriz yapmış, 
elbette topladım, tablo gibiler... mini minnacık lalecikler... 

biberiye çiçekleri de maviş maviş açmışlar
hem çiçekleri, hem kokusu, hem de yemeklere kattığı aroması ile,
biberiye vazgeçilmezimdir.

eve getirdiğim de nereye koyacağımı şaşırdım, mutfak pencere önü mü, oturma odasında bir köşe mi, 
sehpamı derken gezdi durdu...

bu arada 19 kasım ve bugün de yüzdüm...



Pazartesi, Kasım 18, 2013

gördüklerim...

perili köşk e gittim yüzdüm falan yazmayacağım artık 
kasım ayının 18'i yüzen var yüzemeyen var, ayıp olmasın...
ama bir güzel yüzdüm...
ilk önce bu tosbacığı gördüm, kumsal da gezintiye çıkmış...


 sonra bu yeşil çiçeği gördüm, gül gibi katmerli ama büyüyüp yaprak olup,
içinden başka bir çiçek mi çıkacak bilemedim...


 ve akşam gün batımın da denizin pembe mavi rengini gördüm...


 güneş veda ederken gördüğüm ( hiç bir betimleme yapmayacağım ) 
gün kavuştu. nokta.

18 kasım 2013
DATÇA-perili köşk

Pazar, Kasım 17, 2013

datça hurması

meyveleri
şimdi tam da bu renkler de...

Türkiye de yetişen tek palmiye türü dür.

Cumartesi, Kasım 16, 2013

kahvaltı...

işte en sevdiğim dizeler

Kahvaltı

Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem 
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
                                                        Cemal Süreya
iyi bir hafta sonu ...iyi bir kahvaltı ile başlar.

Perşembe, Kasım 14, 2013

gökyüzü gri...

üç gün güneşli, iki gün yağmurlu , datça da hava durumu bu,
blogum datça hava raporu sayfası gibi oldu.  hava yağışlı, gökyüzü gri, 
kış hazırlıkları yapmıştım değil mi?  ee kış ta geliyor.
biber salçası, turşu, reçeller, domates salçası ve sosları hazırladım
biberleri de ipe dizdim, kurudular...

yaptıklarımı tüketmeye başladım bile, 
biberler karelerime düşünce baktım pek güzel gözüktüler,
paylaşmadan yapamadım...

sizce de güzeller değil mi ?

Salı, Kasım 12, 2013

kargı koyun da...

bu gün hava inanılmazdı. 
kargı da güneşlenmek yapılacak en doğru iştir, dedim yaptım.
kargı koyu ,datça merkeze en yakın koy 
kargı koyu na ait bir çok post paylaştım. 
sadece güneşlenmedim, denizin de hakkını verdim. bol bol yüzdüm.
artık sıkıldınız yüzdüm diye sonlanan cümlelerimden ama kasım ortasın da yüzmek de
e yani, değil mi? bakın anlatacak kelime bulamadım...

bana eşlik edenler, sırt çantam ve kargının meşhur kazları ve ördekleri
plaj havlumu paylaştılar benimle, o kadar samimiydik.
benim yerime siz de olsaydınız, kargı da olurdunuz. 


Pazartesi, Kasım 11, 2013

kedi ailesi...


bu aralar her yerde kedi yavruları var... 
sanırım yavrulama mevsimi, annelerinin yanın da kalabilen yavrular, görüldüğü gibi çok mutlu
 sadece oyun derdindeler, nede olsa anneleri onları koruyor.
ama annesinden bir sebep ile ayrılmış çaresiz yavruların durumu iç burkuyor.
yürüyüş yolum üzerinde rastladım bu kedi ailesine
yavruların ne kadar çok güvende olduğu
annelerinin sert bakışlarından belli...

ağaca tırmanan kapkaranın dört patisi beyaz...dikkatinizi çekerim...

Cumartesi, Kasım 09, 2013

bugün yüzdüm

bu gün cumartesi pazarı vardı... 
ve  ben pazara , eğer çok fazla birşey almayacak isem, deniz kıyısın dan yürüyerek giderim..
  burası hastane önü plajı, 
yaz ayların da, pazar alışveriş çantamı duvar dibine bırakır, yüzer sonra tekrar yola devam ederim.
  artık sırt çantam da hem mayo, hem yağmurluk taşıyorum...
 mevsim o mevsim. çünkü güneş varsa ve deniz de bugünkü gibi çağırıyorsa dayanamayıp girerim... 
eğer çanta da, mayo yoksa, denize girememek, ne ızdırap olur anlatamam...
 ama tedbirli olduğum için, hem pazar alışverişi, hem de yüzme bir arada oluverdi.
aşağıdaki fotoğraf bugünden...  

daha iki gün önce hastane önü plajı aşağıdaki fotoğrafa yakın bir hal içindeydi.
( fotoğrafı  iki yıl önce çekmiştim) yağmur ve fırtına yoğundu. deniz kabarmış dalgalar coşmuştu, ama bu gün süt liman bir deniz beni çağırdı
ve ben de yüzdüm...



bu hafta pazardan, bitki çayı demlemek için, kuru bitkilerden bolca aldım.
 narpız çayı, kekik çayı, ada çayı gibi.
sağlıklı ve güneşli günler bol olsun...

Cuma, Kasım 08, 2013

ev yoğurdu gibisi yok...

ev de yoğurt yapmak,
pek çoğumuz  keyifle yaparız...
kaynayıp ılınmış süte bir parça yoğurttan  maya çalınır. 
püf noktası : mayalanan kabın üzerine bir tahta kaşık koyup kağıt  havlu ile örttüm ki;
buharı havlu çeksin diye..sonra sıkıca sarıp sarmaladım...
8 saat sonra açıp, hemen buzdolabına koydum tam 1 gün dolapta bekletince
''üstünde traktör ile gezilebilecek'' kıvam da yoğurt oluyor .

''ellerime sağlık''

Perşembe, Kasım 07, 2013

yağmur

 Datça iki gündür, gök gürültülü ve sağanak yağışlı 
film, kitap, kahve, kedi mırıltısı,
yağmur seyretme gibi ev içi zamanlardayız.
bu sabah, bana en keyif veren yağmuru demli bir bardak çay ile seyretmek oldu

 sanırım öğleden sonra  güneş açacak

Çarşamba, Kasım 06, 2013

yağmur öncesi, deniz sonrası...

datça'da dün yağmur , bugün fırtına var. ama iki gün önce sıcacık bir güneş vardı.
 kargı koyundan tepeleri aşıp akvaryum koyuna yürümeye karar verdik ve  yola koyulduk. aşağıda fotoğraflarda, ardımız da kalan kargı koyu, yürüdüğümüz patika ve akvaryum koyuna doğru yürürken geçtiğimiz iki koyun kareleri var...
ve yola başlarken yanımıza gelen keçilerden bir tanesinin profilden yakışıklı bir fotoğrafı bulunmakta.
 bu kolaj meselesine de kafayı takmış durumdayım. o kadar çok güzellik  görüyorum ki; 
hepsini paylaşmak istiyorum.

 keçi tırmanışı mızın sonun da akvaryum koyuna geldik. ve karşınız da ''akvaryum koyu'' 
denizin berraklığı ve durgunluğu muhteşemdi,  bu yılın en iyi deniziydi  bence, doyasıya yüzdüm. 
bu postu yazarken dışarı dan, rüzgarın uğultusu kulağıma geliyor
 ve yağmur damlaları cama vurmaya başladı.  biliyorum ki ; iki - üç gün sonra yine yüzüp güneşin ılık sıcağını hissedeceğimiz günler olacak... burası datça.

Pazartesi, Kasım 04, 2013

gezip durun

pazar gezmesi ve yüzmesi konulu postum ile karşınızdayım.
evden 3-4 km uzaklıkta bir yürüyüş yolundan giderek ''kızlan yel değirmenleri''nin alt tarafına yani ''kızlan altı''olarak adlandırılan bölgeye yürüdüm. benim için, doğa parkı konumunda, çok eğlenceli bir yol, yürümekten her zaman çok keyif alırım... birincisi yolun bir tarafı deniz, ikincisi tarlaların içinden giden bir yol, dolayısıyla her türlü sebze, meyve, çiçek, ot mevcut. Yol bazen toprak, bazen iri çakıl taşı, bazen  ağaçların arası...Bugün karşıma çıkanlar kızarmaya başlayan güz domatesi tarlaları ve terk edilmiş karpuz tarlaları bir de adını bilemediğim ama üzerilerinden arı vızıltıları gelen sarı çiçekler...


daha neler, neler gördüm, tarlalara musallat olan kara kargalar ki; çok şanslıydım iyi bir  poz yakaladım. İştahlı inekler tarlalara yayılmıştı, bir tanesi bana kızdı gibi geldi.  kış ayların da akan derenin, denizle birleştiği yer de kalan mini minnacık gölet de  kurbağa vırak vırak korosu canlı yayındaydı, yoluma çıkıp günümü şenlendirip, renklendirdiler...


ve vardığım upuzun bir kumsal, masmavi bir deniz, tam orta da durup sağ dan ve soldan birer kare aldım
işte bu nokta da yazının bir faydası yok, bakmak yeterli.


sonra arkama ve de tam önüme bakıp, birer kare de oradan aldım, gerisi şey, yani, ayıptır söylemesi, YÜZDÜM
ve güneşin ılık ama tatlı sıcaklığına teslim oldum


tüm yol boyu, ev den başlayıp kumsala kadar bana eşlik eden mahallemizin sevimli suratı ''saçaklı'' yı da unutmadım. sandviçimi paylaştık... 

Cumartesi, Kasım 02, 2013

datça pazarından...

pastırma yazı başladı, başlayalı hiç durmadan gezmeler deyim...gezip gördüğümü de günü gününe paylaşma isteğim den... hemen fotoğrafları aktar, düzenle , bloga koy, yorgun düştüm...
cumartesi günü pazar da kaçırılacak gibi değildir. hem alışveriş, hem kareleme derken...

datça pazarın da, en güzel olan, tebessüm dolu yüzlerdir...mevsim değişimi yeni ürünlerden  bolca bolca vardı.
renkleri ayrı, lezzetleri ayrı, sebze - meyve gibisi yok..

üzümlere dayanamadım elbette,
içim açıldı, pazar bambaşka ...
pazarı seviyorum