Çarşamba, Ekim 21, 2015

artvin...

Çamlıhemşin den aşağı yola koyulduk,
o taş köprülere hayran hayran baka baka,
deniz kıyısına indik.
sahil yolundan Artvin tabelasını takip ederek, 
Çoruh nehrinin kenarından, nehrin zümrüt yeşili rengini seyrederek,
Şavşat kara göle kadar çıktık.
vardığımız da, akşam saatleri olmuştu.
ilk orman kampı denememizi yapacaktık.
heyecanla çadırları kurduk.
hava karardığında, göle vuran dolunayı seyrettik.
ormanın bu kadar içinde ve çadırda olmak.
çok farklı bir deneyim oldu.
gece ayışığı ile gün gibi aydınlıktı.


sabah uyandığımız da,
cennete olabileceğimizi düşündük.


fotoğraflara bakın, sonra da ilk seyahat planınızı,
Şavşat kara göle, dahası Artvin'e 
gitmek üzere yapın.


nerelere gitsek diye düşünürken,
orman işletmesinin sorumlusu,
cin dağına ''meşeli yaylası''na gitmemizi önerdi.

karadeniz yemyeşil
lakin Artvin bir başka yeşil
fotoğraflarda göreceksiniz,
yeşilin her tonu, bin tonu.


yayla bambaşka bir yaşam,
serin, sessiz, uçsuz bucaksız.


hele birde çiçekler var ki,
Ağustos ayında her yer kuruyup sararmışken,
bahara tekrar gelmiş gibi olduk.


yayla evleri daha çok büyük baş hayvanların, koyunların,
barınmasına daha çok önem verilecek şekilde tasarlanmış.
elektrik yok,  çoğu kestane ağacından yapılmış.
her köyün bir yaylası var.


köy içindeki evler çok farklı,
 ince bir ahşap  işçiliği ile  yapılmış.
Ardahan sınırında Yavuz köye kadar çıktık.
buradaki evler neredeyse konak büyüklüğünde.


iki gece kamp kurduktan sonra,
geldiğimiz yoldan geri,
Artvin merkeze doğru yola çıktık.
Artvin dağa kurulmuş, dik yokuşlu bir şehir.
şehrin merkezinde dolaşıp, kamp ihtiyaçlarımız için alışveriş yapıp,
yola koyulduk.
istikamet
Borçka Karagöl


yine akşam saati, yoğun sisle kamp alanına girdik.
sis o kadar yoğundu ki, kamp alanını görmek mümkün değildi.
arabamızı kamp alanından 500 m uzağa bırakma mecburiyetinden dolayı,
tüm malzemeyi, sırt çantalarımızda, elimizde, kolumuzda,
sis ve çamurun içinde taşıdık.
çok zor koşullarda çadırları kurduk ve yağmur başladı.
geceyi yağmur altında geçirdik.
çok yorgun ve şaşkın geçen gecenin sabahı,
bir sihrin içine uyandık.
Şavşat karagöl cennetse burası, cennetin sekiz yıldızlı bölümüydü


üç gece konakladık, aslında hiç ayrılmak istemedik.
ikinci gün kamp alanı kalabalık oldu.
bisikletçiler ve motorcular geldi.
geceleri kamp ateşi yaktık.
ortak sofralar kurup yemekler yedik.
yıldızları seyredip, bol bol sohbet ettik.
kamp alanında elektrik yoktu.
internetimizde yoktu, hatta ikinci günden sonra telefonlarımızın da şarjı bitti.


gündüzleri göl kenarında, orman içinde yürüyüşler yaptık,
turlar ile gelenlerin yoğun ilgisi altında,
kitap okumaya çalıştık.


sis geldi, sis gitti.
orman ve göl kenarı yol düzenlemesinde çalışan işçilerin,
sal ile karşıdan karşıya geçişlerini seyrettik.
ateş yakıp çay demledik.


çok şey yazmak istemiyorum.
çünkü ne yazsam yetersiz,
anlamak için yaşamak lazım.
sadece fotoğraflara bakın, bakın ve ilk fırsatta gidip görün.


göl kenarındaki çiçekler


gölün zümrüt yeşili rengi, dinginliği
güneş vurduğunda ışıltısı,
mücevher gibi.


kara göl orman kampından çıkıp yolun sağından
camili köye Gürcistan sınırın daki bir köye, doğru yola koyulduk.
Macahel bölgesi ne tırmanmaya başladık.
az gittik, uz gittik bulutların üstüne çıktık.


şaşkın, meraklı, heyecanlı çokça da mutlu,
bol oksijenli, bol yeşilli yollardan,
camili köye geldik.
sınır dediğin bir askeri kulübe, bir nöbetçi asker,
karşıdaki sivri çamların ötesi Gürcü köyü.
oysa yıllarca, gidip gelmiş, kız alıp, kız vermişler.
sınır dediğin nedir ki, insanı görünmez bir çizgiyle ayıran.
savuran, ötekileştiren.
sınırsız dünya düşlerime dalmadan köyün en önemli yapısı,
tahta camiyi gezelim.


150 yılı aşkın bir zamandır var.
her yeri tahta.
buradaki tüm evler gibi çatısı teneke.
kapısı kapalıydı içini göremedik.


ağaçtan yapılmış, eski evlerin damları teneke.
karın ağırlığına dayanması için.


o kadar küçük bir köy ki, gezmesi on beş dakika sürmedi.


geldiğimiz yoldan, Hopa ya doğru yola çıktık.
yollar da olmak,
en heyecanlı olduğum zamanlar.


görmek, şaşmak için.
yollarda olmaktan güzeli yok.
yolun sağında, papatyalar yeni bahar coşkusu ile açmışken,
solda hala erimeyen kar kütleleri durmakta.
çoğu eskimiş ve bakımsız serenderler hala ayakta kalmaya direnmekte.
çay yada fındık toplayan çalışkan insanların telaşı,
içten selamı, gülümsemeleri de hep yollarda.


bulutlar içinde çıktığımız yoldan, yine bulutlar arasında indik.
Hopa bizi bekler.


Artvin den öte yol gider,
'' ben giderim Batuma''

12 yorum:

  1. Benim ilk fırsatta rotam zaten dediğin gibi Şavşat, Karagöl. Bu yaz kısmet olmadı, erteledim 2016'ya. Belki baharda... Merve de geçenlerde blogunda (piece of cake) Artvin gezisini paylaşmıştı. Ona da yazmıştım, şimdi sana da söyleyeyim gitmeden önce bu postlara muhakkak geri dönülüp tekrar okunacak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vakti yeterli olursa Artvin çokça gezilecek bir yer. Borçka da bisikletçi bir kızla tanıştım. tüm yaylaları yaya olarak gezmiş. gitmeni çok isterim.

      Sil
  2. ohh mis gibi memleket havası geldi burnuma :) yeşil candır..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel bir memleket ...şanslısınız.

      Sil
  3. Bu yaz bir arkadaşım da turla Karadeniz 'i gezdi . Biz yıllar önce gitmiştik , " çok değişmiş Arap turistler sarmış ortalığı " diye anlattı.
    Senin o güzel bakan yürekten bakan gözlerinle Karadeniz yine gidilip görülesi bir yer oluverdi benim için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arap turist facia, Trabzon kabus ama Artvin yok denecek kadar azlar.

      Sil
  4. bir ahhh çektim içimden kocaman :=) sevdiğim insanın diyarı. gerçekten harika fotoğraflar çekmişsiniz emeğinize sağlık :=) sevgilerle !!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim, sevmeye değecek insanlar.

      Sil
  5. Tek kelimeyle BAYILDIIIIM ne güzel ne harika gözüküyor orada olmayı doğayı oksijeni paylaşmayı öyle çok istedim ki.... Size iyi eğlenceler umarım bir gün benimde yolum düşer o cennetlere :) ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yolun mutlaka düşsün, düşürmeye gayret et.

      Sil
  6. Yıllardır en içimde kalan. Şimal'i alıp gidemiyoruz , Babaanne ve anneanneye de bırakıp yapacağımız uzun süreli bir tatili istemiyoruz. Karadeniz gezisini kısa tutmak da istemiyoruz. Haliyle içimizde duruyor şimdilik öyle:) Azıcık daha bekleyeceğiz. Ama bu fotoğraflar harika:) Karadeniz, yaylalar bozuluyor diye duydukça çok üzülüyordum ama senin fotoğrafların içimi ısıttı:) Ellerine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ya işte bende, uzata uzata bu zamanlara bıraktım. kısmet ama istemekten vazgeçme :)

      Sil