Perşembe, Kasım 21, 2013

bildiklerim ...

sabah güneş açar gibi oldu , sonra kara bulutlar gelir gibi oldu,
sonra yine güneş , sonra kara olmayan bulutlar,
bahçe de, kahvaltı masasın da, bir damla koluma, bir damla saçıma derken 
mesudiye de yağmur var diye aradı arkadaşım. 
burada güneş açtı. aaaa ben denize gidiyorum deyip,tam  havlu mu, mayo mu, elime alacakken
belediye anonsunu duydum ''bugün ve yarın şiddetli yağış'' 
ama ben yüzmek istiyorum derken, karşı site de oturan  ve yağmur fırtına vız gelir diyen, ingiliz komşu hanım
havlusu, terliği önümden selam verip geçti. ben o heyecanla  havlu ya sarıldım lakin oğul içerden ''anne'' diye seslenince mesajı aldım. hasta olursan karışmam tonlamasıydı.
bir an boşluk hissettim. sonra bir kahve alıp oğulla karşılıklı içerken, nedense aile büyüklerimizden, onların ben çocukken yaptığı yemeklerden konuşmak istedi oğlum...
ve ben mutfağın yolunu tuttum.

 yukarıda ki fotoğraf ta gördünüz yemeğin adı - kaçamak - göçmen aileler de çok bilinir.
benim ailem ( babaannem ve dedem ) cumhuriyetin ilk yılların da 
Bulgaristan'ın Filibe  şehrinden göç etmişler. babam altı aylık bebekmiş geldiklerin de.
kaçamak mısır ununun kaynayan su ile muhallebi kıvamına gelmesinden meydana gelir. 
lezzeti veren, erimiş tereyağ, pul biber ve ufalanmış tulum peyniridir.
 halalarım ve kuzenlerim geldiğin de özel istek üzerine babaannem  - kaçamak - pişirirdi. 
 büyük bir tepsiye döker, tam göbeğine pekmez, diğer yerlere yağ ve biber koyardı.
kenarlardan yemeye başlanır, tuzlu bitince tatlısı da yenir derdi. 
Balkanların yoksul ve soğuk kışların da hem ekmek, hem yemek olurmuş...
farkettim ki; lezzetine lezzet katan kalabalık aile sofralarımızmış.


bir diğer, hatırama vesile olan ise limonlu paluze, bu da annem den, 
ananem ve annem rumeli göçmeni Yunanistan - gümülcine şimdiki adı ile komotini, 
annem 16 yaşında gelmiş, 1960'ların başın da, reçel sevdam oralardan mirastır.
çocukken ne zaman tatlı istesek, hemen paluze hazırdır. 
 ya mevsim meyvelerinden yada evde çokça ve çeşitce bol olan
 reçellerimizin sulandırılması ile hazırlanan, vişneli mi desem, kayısılı mı, erikli mi, 
portakallı, limonlu mu...
datça da limon bolluğu zamanı olunca ben de limon yaptım...
limon, nişasta, şeker ve su yetti.

oğulla birlikte hem zamana yolculuk yaptık, hem de yağmurlu havaya lezzet kattık.
yani ben bugün de yüzemedim...21 kasım aslın da yüzerdim .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder