Çarşamba, Eylül 16, 2015

Safranbolu...


Bartın yolunu ikinci  kez geçme isteği mi,
yoksa Safranbolu nun dünya mirası evleri mi,
aslında her iki sebepten düştük yollara.


19. yüzyıl daki yaşamın izlerine tanıklık ederek,
duvarlara, odalara dokunarak, usul usul şehri gezdik.


sıcak havanın tüm zorlukları bizi yıldırmadı.
yokuşlar tırmandık, merdivenler çıktık.
sokaktan sokağa yürüdük.


tatlısı bol bir şehir, lokumlar, helvalar, ezmeler
 neredeyse her köşe başında,
birileri tarafından ağzınıza tatlılar, tıkılı veriyor.


ağzımız tatlı, gözümüz şen.
o çarşı senin, bu çarşı benim dolaştık.
neler gördük neler,
çarşı içlerinde, minderlere kıvrılıp yatan kediler.
el dokuması kumaşlar, bakırlar, gümüşler,
çarşı kuytularında dinlenip, illa da bakarak, dokunarak gezdik,
gezdik, gezdik.


müze konaklar da, soluklandık.
köşe sedirlerde,oturup zamana sızdık. 
 limonatalar, gazozlar içtik.


havuzlu konağın içindeki, aslan ağzı musluktan sürekli akan,
 suyun huzur dolu sesi hem bedenimizi, hem ruhumuzu dinlendirdi.


evlerdeki havuzların güzellik katması dışında,
evi serinletip, ev içindeki seslerin,
dışarıya gitmesini de, önlediğini öğrenmiş olduk.


Amasra da konakladığımız dört gün içinde,
Safranbolu ya gidip gezdik.
22 temmuz sabahı Amasra'dan - Sinop a kıyı kıyı gitmek üzere,
kamptan ayrılıp yola çıktık.

4 yorum:

  1. O yörenin mimarisi haklı bir üne sahip. Umarım özgünlüğü hiç bozulmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı fikirdeyim, dikkatimi çeken güzel şey, yaşayanlar da farkında ve özen gösteriyor. Özellikle esnaf.

      Sil
  2. Safranbolu hem evleri hem yöresel yemekleri ile hem göze hemde mideye hitap ediyor değil mi:)
    Ne güzel resmetmiş ve ne de güzel anlatmışsın!
    Yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatlılar beni mest etti. Güzellik başka anlatilamiyor sebuş. :))

      Sil