Perşembe, Eylül 03, 2015

ıhlara vadisi, derinkuyu, üç güzeller...


ıhlara vadisi 14 km uzunluğunda, bir kanyon görünümünde,
sıcak bir günde, içeriye girince nasıl bir mutluluk verdiğini,
sanırım yüzümdeki ifade anlatıyor.
oldukça yüksek kayalıklar oluşmuş.
bu kayalıklar, korunak ve barınak olarak yüzlerce yıl,
keşiş ve rahiplere inziva ve ibadet yeri olmuş.


vadi içinde bir çok kilise var.
bunlardan en iyi korunan ve Selçuklu döneminin de izi olan
''kırkdamaltı kilisesi''
freskler o kiliseden. içeride fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor.
flaş kullanmadan çekmek için,
 izin alıp çektik aşağıdaki kareleri.


dışarıda sıcak bir yaz olmasına rağmen,
vadide bahar vardı.
gelincikler, papatyalar, kelebekler.


vadi adeta serin bir kuyu gibi çekiyor.
hoplaya zıplaya gezmek geliyor içinizden.
lakin oldukça uzun bir yol.
birden fazla giriş kapısı var. rehberler bir programda giriş yaptırıyorlar.
fakat biz vadiyi dışarıdan da görmek istedik.
tepeden seyrederek son nokta selime ye kadar gittik.
belisırma dan girdik.
vadi içinde,yürümek bir günü alıyor,
neyse ki oturup bir şeyler yiyeceğiniz,
ayaklarınızı dereye sokup dinleneceğiniz çay bahçesi,
tam o yorgunluk noktasına kurulmuş.
tazelenip yola devam ediyorsunuz.


ıhlara ve derin kuyu aynı güzergah da ,
lakin vadi içinde bir gün geçirince, derin kuyuya gidemedik.
Göreme ye dönüp, ertesi gün tekrar gittik.
bayramın birinci günü olduğu için yeraltı şehri müze girişi,
sabahtan yapılmıyormuş.
bir saate yakın beklemek durumunda kaldık.


biz gittiğimizde kapısı kapalıydı.
sadece dışından fotoğraf çekebildik.
Derinkuyu daki bu kilise hakkındaki bilgileri internetten öğrendim.
üzümlü kilise de denilirmiş.
özel izinle ziyarete açılan, bölgenin en büyük Rum kilisesi.
aşağıdaki kare kilisenin kapısı.
Ayios Theodoros Trion Kilisesi


yeraltı şehrini, ben baştan sona gezemedim.
girişte yazan uyarılar, nefes ve kapalı yer korkusu,
çok cesur davranamadım.
panik yapıp diğer ziyaretçileri de rahatsız etmek istemedim.
tüm gezi 20 dakika kadar sürüyor. çoluk çocuk, herkes girdi, çıktı.
girişten şöyle bir bakıp geri döndüm.
bu kareler,  yılda ve istiklal'den.
onlar gülerek girip, gülerek çıktılar, hatta en son onlar çıktı,
merakla herşeye bakıp, daracık deliklerde birbirlerinin fotoğraflarını çekip,
eğlenmişler de.


bu taşı gördüm ama, kapı olarak kullanılıyormuş,
yerin altında, hayvanlarına bakarak, şarap imal ederek,
yaşayabilecekleri alanlar yapmışlar, muazzam bir havalandırma sistemi var.


tüneller ile birbirine bağlanan yaşam alanları.


derin kuyudan çıkınca,
Ürgüp girişinde ''üç güzeller'' i görmeye gittik.


bugün gün batımı yok,
çünkü çok acıkmıştık, üç güzelleri görüp,
hemen Ürgüp'ün içine daldık.
kapadokya bitmedi...

6 yorum:

  1. Ne güzel yerler! Şimdi şu şırıl şırıl akan derenin yamacına ışınlanıvermek için neler neler vermezdim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şu ışınlanma olayını artık yapıverseler.

      Sil
  2. Hepsi de ne kadar özelliği olan yerler aslında diye bakıyorum..Her fotoğrafta ayrı bir hikaye var..Sen de öyle güzel çekmişsin ki:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gerçekten insan zamandan zamana dolaşıyor, ruhen ve zihnen.

      Sil
  3. Fotoğraflar o kadar harika ki hala bakıyorum. Nefis fotoğraflar çekmişsiniz ve en çok görmek istediğim yerlerden biri. Ne kadar güzel bir Ülke'de yaşıyoruz değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gerçekten olağanüstü güzellikte bir coğrafya, beğeniniz için teşekkürler.

      Sil