en son Afyon'da kaplıcada kalmıştık.
hemen oradan Datça'ya dönecek gibiydik.
lakin dönmedik.
nasıl oldu da Eskişehir'e geldik?
Gazlı gölde Eskişehir 100 km yazan tabelayı görmemle,
oldu ne olduysa, kaplıcanın üçüncü günüydü,
ne duruyoruz 100 km hadi gidelim deyip, gidiverdik.
çokta iyi yapmışız,
ne güzel şehirmiş Eskişehir.
Odun Pazarı sokaklarına dalınca,
yollar, kendiliğinden görülesi tüm mekanlara açılıyor.
bize sadece sokaklarda kaybolmak düştü.
Atlıhan çarşıdan başladık.
kurşunlu cami ve külliyesi,
cam sanatları müzesi derken.
odun pazarının eski evleri, sıcacık mimari dokusu,
ilk anda büyülüyor.
hamamyolu caddesinin,
cıvıl cıvıl kalabalığında, yürüye yürüye,
mağazalara, kafelere baka baka,
keyifle gezdik.
çiğ börek, hevesi ve çoğalan açlığımızla,
''en iyisi papağan dır''
diye aldığımız bilgiye uyup daha heyecanla yürüdük.
Eskişehir'de dolaşırken,
Avrupa seyahatinde, bir Avrupa kentini geziyormuşuz gibi hissettik.
porsuk çayı kenarında yürüyüp,
şöyle bir kahve içimi oturduk.
bu güzel, şehre tepeden bakmadan gitmek olmazdı.
şelale park a gidip, manzarayı seyrettik.
gerçekten çok güzel bir şehir.
Özgürce gezebilme hissi içinde dolandık .
evet bu yaz seyahati,
son durak Eskişehir ile bitti.
Leylekleri havada gördüm,
hemde kaç kez.
kışta kapıda,
sıcak yerlere göç zamanı geliyor gibi.